7 Ekim 2019 Pazartesi

ITALO SVEVO


1861’de İtalya’nın Trieste kentinde doğan yazar. 1892’de yayımlanan ilk romanı Hayat İşte, roman türüne büyük yenilikler getirmesine rağmen, -ki ciddi psikolojik çözümlemeler içermektedir- sıkıcı mı bulundu bilinmez fazla ilgi görmedi.

1898’de yayımla­nan; karakter tahlilleri, psikolojik çözümlemeler ve ruh durumu analizleriyle adeta keyif aldığı zihinsel bir oyun alanı olarak kurguladığı Senilitá da beklediği ilgiyi görmedi.

Bu arada mutlu bir evlilik (iyi bir yazarın yaratma süreci açısından son derece olumsuz bir durum) yaptı, yazmayı bıraktı.

Romanları James Joy­ce tarafından çok beğenilen Svevo, başyapıtı Ze­no’nun Bilinci’ni (1923) de öbür kitapları gibi kendi imkanlarıyla yayımladı.

Birkaç yıl sonra Joyce, romanı tanınmış iki Fran­sız eleştirmene gönderdi, Svevo sonunda hak ettiği üne kavuştu.

Her şeye rağmen İtalya’da ünlenmesi zaman alan ve 13 Eylül 1928 günü bir araba kazasında hayatını kaybeden yazarın, üç romandan fazlasını üretmemiş olması üzücüdür.

5 Ekim 2019 Cumartesi

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

Ülkemizde her yıl, Mustafa Kemal Atatürk’ün "Millet Mektepleri’nin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gün olan 24 Kasım tarihinde, öğretmenlik mesleğini icra edenleri onurlandırmak için bir kutlama vesilesi olarak kabul edilen gündür.

Gün öncesinde, sınıflarda para toplanıp öğretmene tek bir pahada ağır hediye alınabildiği gibi; sınıfı meydana getiren öğrenci sayısı kadar “pahada hafif” hediyeyi de zavallı öğretmene yükleyip eve gönderme şeklinde de uygulanabilmektedir.

İkinci durumda kazanan öğretmenin eşi/çocukları vs. olmaktadır; zira hediyeler o kadar boldur ki aileyi meydana getiren herkesin seveceği bir hediye (kalem, biblo, kitap vs.) mutlaka çıkmaktadır.

Ancak ne de yapılsa tabii ki öğretmenin hakkı ödenememektedir.

Unutmadan; pek çok ülkede 5 Kasım tarihinde kutlanana söz konusu gün ülkemizde bu tarihte kutlanmamaktadır, kafa karışıklığı yaşamayalım...

BORSADA NASIL KAZANILIR?

                                                  

        ‘’Nasıl kazanılır?’’dan ziyade, ‘’Nasıl kazanılmaz?’’ın yanıtını aramanın çok daha aydınlatıcı ve yol gösterici olduğunu düşünüyorum, zira ciddi anlamda kazanan sayısının azlığı ve onların da kazanma yöntemlerini paylaşma konusundaki –haklı- isteksizlikleri; paylaşsalar bile bunu ucuza yapmamaları,  bizim gibi küçük yatırımcıları oldukça ucuz (bedava) tek sağlam yola; yani kaybedenleri gözlemlemeye ve onların yaptıklarının tersini yapmaya itmektedir.

          Borsanın hayatla olan benzerliği dikkate alındığında (ki bu başka bir yazı konusudur), tıpkı hayat gibi kazananından çok kaybedeni vardır ve bunlar her yerdedir. Hepimizin etrafında ‘’Hayat Kaybedeni’’ dediğimiz insanlardan fazlasıyla vardır ve bunların hayatta nasıl kaybettiklerini gözlemlemek, akıllı insanlar için ufuk açıcı olmakta ve hayatta başarılı olmalarını sağlamaktadır.

        Hepimizin tanıdığı bir insan modeli: Televizyonun karşısında ayaklarını uzatmış yatmaktadır. Ağzı muhtemelen yarı açıktır ve ‘’son derece önemli’’ (ki bu insanın televizyonda izlediği her şey bu kategoriye girer) bir şey izemektedir. Gözünü ekrandan ayırmadan, yüzünde gözlerini ayırırsa dünya yıkılacak tarzı bir ifadeyle ‘’Bana su getirsene!’’ der.

       Şimdi bu insanı tanıdınız değil mi? Babamız, amcamız, kardeşimiz; çoğu zaman da bizatihi kendimiziz. Bu tipteki insanın hayattaki  ‘’başarısı’’ ona su veren, yemeğini önüne koyan, gömleğini ütüleyen insan(lar)ın kısa süreliğine evden gitmesiyle ölçülür. Yemek, çamaşır ve dahi su içmek bu insan için ciddi bir mücadeledir ve giden kişi(ler) döndüğünde, moralman çökmüş bu hırpaninin yüzüne saç sakal karışımı bir rahatlama gülümsemesi yayıldığını  ve dudaklarını  o can alıcı cümlenin süzülmesi için araladığını görür:  ‘’Bana bir su versene!’’ Televizyon ise hala açıktır.

       Şimdi bu tablodan, akıllı insan, şu basit Aristo mantığı silsilesini yürüterek bir ‘’başarı’’ tablosu çıkarabilir: 1) Benim yaşamsal önemdeki işlerimi birlikte yaşadığım insan(lar) görüyor. 2) O(nlar) olmazsa aç kalırım, giyinemem; yani yaşayamam. 3) Dolayısıyla kendi işlerimi kendim görmeyi öğrenmeliyim.

      Bu basit mantık silsilesi akıllı insanı harekete geçirir ve zincirleme bir reaksiyonu tetikler: Su içmek için mutfağa gidilir, yemek tarifleri incelenip basitten zora doğru denemeler başlar, çamaşır ve bulaşık işleri öğrenilir. Hatta bu yorucu işler için enerji gerektiğinden spora başlanır…  Bu mantık tüm hayata sirayet ettirilir…

        Başarının mottosu yakalanmıştır.

       Bu kadar kalem oynattıktan sonra borsada nasıl başarılı olunur’u yazmak lüzumsuz değil mi?

       Balık ‘’istemek’’ değil; balık tutmayı öğrenmek…


       Borsada başarı budur.

27 Aralık 2015 Pazar

SİGARAYI NASIL BIRAKTIM?

Aslında sigara kullanan her insan, kendine ne yaptığını, içtiği her bir sigarayla başına ne işler açtığını bilir. Dolayısıyla sigarayı eline her aldığında, paketin cebindeki varlığını her hissettiğinde, evden çıkmadan önce koştura koştura çakmağını ararken veya sigara molasından dönüp koka koka yerine otururken,  bilinçaltı sigarayı öyle veya böyle bırakması gerektiğini biliyordur. Bilinç altının bu durumu kendini nedensiz can sıkıntısı, mutsuzluk yahut sinir hali olarak gösterebilir.


Ancak öyle bir zaman gelir ki bu sıkıntı ve mutsuzluk şuur altından dışarı taşar; ki bu zaman çoğunlukla sigaranın artık görmezden gelinemeyecek seviyede bir sağlık sorununa sebep olduğunun kavrandığı andır. İki kat tırmanılan merdiven deli gibi soluklanmaya sebep olmuştur (yılların sporcusuna!), bir bebeğinki kadar deliksiz olan uyku öksürüklerle kesilmeye başlanmıştır, sigara kullanmayan arkadaş attığı hızlı adımların ve kat ettiği kilometrelerin farkında dahi değilken siz çaktırmadan derin derin solumaya ve yüzdeki memnun sırıtışı bozmamaya çalışarak ‘Ne çabuk yoruldum yahu’ diye düşünürsünüz, eskiden üç beş günde atlatılan grip artık derin ve davulvâri öksürükler eşliğinde haftalarca sürmektedir vesaire.

Tüm bunların içinden artık bilinçaltına itilemeyen düşünce filizlenmektedir: Sigarayı bırakma.


Hem de yarından tezi yok! Güzel ve cazibesi yüksek bir düşüncedir, hayata hemen rengini verir. Eşe dosta ilan edilir, çakmaklar hatıra niyetine saklanır, son sigara törenle içilir, atılır ve… Kabus başlar!
Bu aniden keserek yaşamaya çalışma süreci öyle zehir bir şeydir ki, sigaraya hiç alışmamış, yahut kullanıp da hiç bırakmamış birine ‘’kolları olmamak’’ şeklinde anlatabilirim bu hissi. Elini kolunu nereye koyacağını bilememe hissi değildir bu, bizzat o elin kolun olmamasıdır.

Lafı uzatmaya hiç gerek yok, ikinci gün ustaca bir bahaneyle sigara yakılır ve olmayan uzuvların yeniden belirdiği, kolların ve ellerin müthiş bir rahatlama hissi ile yeniden oluştuğu görülür. İlk deneme başarıyla sonuçlandırılmıştır.

Burada şunu belirtmek isterim ki sigarayı bırakma yolundaki bu ilk deneme, büyük travmalar (sigara sonucu büyük hastalık vesaire) ertesi hariç çok büyük bir ihtimalle kalıcı bırakma ile sonuçlanmaz. Bunun yılgınlığa sebebiyet vermemesi tekrar tekrar denenmesi gerekir.

Benim bu ilk kolsuz ve bacaksız olma halim 3 gün sürdü ve arkadaşlarımla okey oynarken arkadaşımın paketinden alınarak ağzımda ‘’beliren’’ (nasıl yaktığımı hatırlamıyorum çünkü) sigara ile sonuçlandı. Sonrasında birkaç başarısız denemem daha oldu, sigarayı bırakma yollarını araştırdım ve en son nikotin sakızı yardımı ile bu işi gerçekten başardım.

Nikotin sakızı…  Hakkında geniş bilgi verdiğim yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Ancak basitçe Ağlayan Çocuğa Meme Verme diye ifade edebilirim. Çocuğun bağırması sigara içme isteğiyse; sakız emzik oluyor, bir süre sonra onu da kesiyorsunuz ve bitiyor.

Gerçekten bu kadar basit mi? Hem öyle, hem değil. Tereyağından kıl çeker gibi kolay olması için gereken –benim de uyguladığım- yöntem ve düşünceler aşağıda itinâ ile sıralanmıştır:

1-    Sigarayı bırakma isteğiniz kesin ve net olsun.

2-    Bolca su. Sigara içme isteğinin susuzluğa çok benzediği biliniyor. Ağzınızı boş bırakmayacak kadar sıklıkla su için. Her sigara isteğinizde suya yönelin. Sadece su bile tek başına iyi bir sigara bıraktırıcıdır, unutmayın.

3-  Sigarayla ikame edecek faaliyetler bulun. Spor bunların en harikasıdır. Yıllar önce Bilim ve Teknik dergisi yazarı Sargun Tont, sigarayı nasıl bıraktığına dair şahane makalesinde sigarayı bıraktığı ilk ay her sabah bisikletle dışarı çıkıp akşama kadar dolandığını, akşam olunca da kendisini yorgun argın zor yatağa attığını, dolayısıyla sigara ‘’istemeye’’ dahi fırsat bulamadığını oldukça güzel bir şekilde anlatmıştı. Siz bu derece yoğun sportif faaliyete zaman bulamayabilirsiniz, ama en azından boş kaldıkça spora yönelmeniz hem sizi oyalayacak, hem zinde tutacak; hem de kilo kontrolü sağlayacaktır. Sigarayı bırakanlarda görülen ‘’kilo alma’’ sorununun da böylece önüne geçmiş olacaksınız.

4-   Sigarayı bırakmak için özel bir gün belirleyin. Bu, bilinçaltınızı sigarayı bırakma olayına günbegün hazırlayacaktır; araştırmalar da özel gün belirlemenin ani bırakmalara göre daha başarılı sonuçlar ortaya koyduğunu gösteriyor.

5-   Sigarayı bırakacağınızı tabir caizse ‘’yedi düvele yayın.’’ Eş, dost, arkadaş herkese haber verin ki ‘’lafınızı yememe’’ azmi sigarayı tekrar elinize almamak için iyi bir koruyucu vazife görsün.

6-   İlk bir ay sigara içilen ortamlardan uzak durmaya çalışın.

7-  İlk bir ay sigara içme isteğini tetikleyebilecek yiyecek ve içeceklerden (çay, kahve, alkollü içki vesaire) uzak durun.


Peki ben sigarayı nasıl bıraktım? Yukarıda sıralananlar artı nikotin sakızı ile. Doğduğum günü sigarayı bırakma günü olarak belirledim, her gün bir saat yürüdüm, şişene kadar su içtim, çiğnedim çiğnedim ve de çiğnedim. Nikotin sakızını ilk ayın sonunda 2 miligrama düşürdüm; üçüncü ayın sonunda da tamamen bıraktım.

Şimdi kendimi ne derece iyi hissettiğimi tarife gerek yoktur sanırım, verdiğim 12 kilo da hediyesi oldu. ‘’Bugünden tezi yok’’ demeyeceğim, gününüzü belirleyin; adımınızı atın ve bırakın arkası gelsin.


İyi kurtuluşlar…

24 Aralık 2015 Perşembe

ÜLKER KARMEN ÇİKOLATA

Artık tarih olmuş çikolata markasıdır. Evet yanlış okumadınız; zira Karmen Çikolata artık Ülker tarafından üretilmemektedir. Bu satırların yazarı bunu çok acı bir şekilde anlamıştır.

Ülker'in en sevdiğim ürünü olan Karmen'i uzun zamandır yememiştim ve korkunç canım çekiyordu. Şok markette gördüm ve sevinerek birkaç tane aldım.

Eve geldim, mutlu mutlu açtım paketi ve...



Öncesi. Yaklaşık 25 yıl önceydi. Amcam hep aynı marka çikolatayı alırdı, dayım ve dahi babam da hep aynı markayı alırlardı bana. Ancak birgün, büyük dayım elinde altın gibi parıldayan bir paketle geldi eve ve... Yer yemez aşık oldum. Dışındaki nispeten sert kabuk dişlerin arasında müthiş bir kıtırdama ile kırılıyor ve içindeki muhteşem fındıklı kremayı serbest bırakıyordu.  Her bakkala gidişimde bulundukları rafa aç aç bakar olmuştum.

O kadar sevmiştim ki her istediğimde almıyordum. O özeldi, sadece özel zamanlarda alıp yiyordum. Onun dışında Tadelle ve Hobby yemeye devam ediyordum.

Bu böyle devam etti, ta ki liseye kadar. Liseden sonra yemelerim azaldı. Üniversite, sonrası derken nadiren yemeye  başladım. Ama yine de o hep özel kaldı, taa ki Şok marketten aldığım güne kadar.

Evet, paketi açar açmaz zaten bir gariplik, kalitesizlik dikkatimi çekti. Çikolata her zamankinden hafifti, ele alınca verdiği doluluk hissini vermiyordu.

Derken ısırma, çiğneme ve yutma...

Muazzam bir hayal kırıklığı. Sevdiğim çikolata resmen katledilmişti. ''Nasıl olur, Ülker nasıl bu kadar kalitesizleştirebilir bunu?'' diye diye paketi incelerken anladım.

Hiçbir yerinde 'Ülker'' yazmıyordu.

Şok Marketler Zinciri için üretilen lezzetsiz bir bardı sadece.

Çocukluğumun birbirinden tatlı anlarını başından savmıştı Ülker, her paketle bir kez daha iğfal edilmesine izin veriyordu ''Karmen'' adının.

23 Aralık 2015 Çarşamba

NİKOTİN SAKIZI İLE SİGARA BIRAKMAK

Nikotin sakızı ile sigara bırakılabilir mi?


Evet kardeşim, bırakılır. Bu kadar net söylüyorum çünkü bıraktım.

Sigarayı nasıl bıraktığımla ilgili genel nitelikteki yazıma buradan ulaşabilirsiniz.

Şimdi beni bir kenara bırakalım. Nikotin sakızının etkisini anlayabilmemiz için, öncelikle sigaranın bileşimini ve vücuttaki etkisini bilmek gerekiyor. Sigarada hangi zehirler var?

Arsenik (zehir), Radon, Toluen (tiner), menatol (füze yakıtıymış), kadmiyüm (akü metali), bütan (tüp gaz), DDT (böcek zehiri biliyorsunuz), siyanür (yuh!), amonyak, karbon, aseton, naftalin ve daha yüzlerce öldürücü; öldürmese süründürücü madde.

Bir de ne var? Nikotin (bu da zehir) ve vücudumuz en çok bu maddeyi istiyor. Nikotinin sigara bağımlılığındaki etkisini,  ünlü tütün araştırmacısı MAH Russell'ın ''Tütün dumanında nikotin olmasaydı, insanlar sigara içmeye sakızla balon yapmaktan daha fazla ilgi göstermezlerdi.'' cümlesi oldukça net bir şekilde ortaya koyuyor. Ödül duygusuydu, dopamin salgısıydı bir sürü ayrıntıya girmek istemiyorum. Neticeten bağlıyor mu? bağlıyor.

Bilimsel araştırmalara göre boyutu değişen ve pek o kadar yüksek olmayan psikolojik boyutu bir kenara bırakırsak, sigara bağımlılığı nikotin bağımlılığıdır diyebiliriz. öyle az buz da bir bağımlılık da değil; eroinle yarışıyor.



Bu noktada nikotin sakızı ne işe yarıyor? yukarıda çok azını sıraladığım envay çeşit zehiri devreden çıkarıp, ciğerlerimize çektiğimiz dumandan bizi kurtarıp, vücuda (beyne) istediği nikotini veriyor ve sesini kesiyor.

Bize, sigarayı bırakma niyetindeki müstakbel sağlıklı insana ne düşüyor? Yüzde yirmi-otuz civarında olduğunu düşündüğüm psikolojik yoksunlukla mücadele, ki bu emin olun  o kadar da zor değil.

Nikotin sakızı nasıl kullanılır?


Öncelikle günde içtiğiniz sigara sayısına göre dozajı belirliyorsunuz. Günde 20 sigaraya kadar içenler için 2 mg; fazla içenler içinse 4 mg'lık paketler halinde satışa sunulmuştur. Ben ilk bir ay 4 mg olanını kullandım, bir ayın sonunda da çiğnediğim sakız sayısını artırmadan (ortalama günde 6 adet) 2 mg'a geçiş yaptım.

Birkaç kere çiğneyip bırakmalarının en önemli nedeni olan acılık (yani nikotin) özel bir çiğneme şekliyle bertaraf edilebilmektedir.  Şöyle ki; Sakız ağza atılır. aromasını verene kadar birkaç kez çiğnenir ve yanakla dişler arasında bekletilir. Bir iki dakika beklettikten sonra yine çiğnenir ve sonra yine bekletilir. Böyle böyle yaklaşık yarım saat kadar çiğneyebiliyorsunuz.

Şimdi, aylar süren kullanıcısı olaarak nikotin sakızının kendimce olumlu ve  olumsuz yönlerini sıralayacak olursam:

Olumsuz yönler: 1- Midede şişkinlik, gaz. 2- Çenede ağrı, ki ilk zamanlar ciddi problem oluyor. Çiğnemek bazen eziyet halini alıyor. 3- Ağızda bıraktığı acı tat. 4-Ani nikotin yüklemesi nedeniyle oluşan çarpıntı. 5- Boğazda tahriş yapabiliyor, özellikle 4 mg olanı.

Olumlu Yönler: Sigarayı bırakmamı sağlaması.

Ayrıca, nikotin sakızı fiyat olarak da uygun. Bu yazıyı yazdığım tarih itibariyle 20 TL ki bir kutusunun en az 4 gün gideceğini düşünürsek en ucuz sigaradan bile ucuza geliyor.

Şimdi olumlu ve olumsuz yönlerini terazinin kefelerine koyun ve kararınızı verin...

Nikotin sakızı ile sigara bırakmayı düşünenlere tavsiyeler:


1- Doktor kontrolünde kullanın.
2- Meyveli olanı tercih edin, nanelisi inanılmaz acı geliyor ve nefret ettiriyor kısa sürede (İki çeşidi var zaten).
3- Ani mide sancısı istemiyorsanız yanakta bekleterek çiğnemeye dikkat edin. Bu sayede hem çene dinleniyor hem de çok fazla nikotinin bir anda kana karışması (ve mideye inmesi) engelleniyor.
4- Ben marka olarak Nicorette'yi tercih ettim. Daha etkili geldi. Nicotinell de var ancak ben pek beğenmedim.
5- İradeli olun. Psikojik bağımlılık (ben emzik etkisi diyorum) bir süre zorlar ama geçiyor. İşin nikotin boyutunu böylece hallettiğinizi; kalan kısmın devede kulak olduğunu kendinize sıkça hatırlatın.
6- Bir süre (15 gün yeter) sigara içilen ortamlardan uzak durun.
7- Bol sıvı (tercihen su) tüketin.
8- Gittikçe azaltın, üç ay sonra sakızı da bırakın.
9- Dört ay kadar sonra bıraktığınızı bana da haber verin ki o kadar gözümü yorarak yazdığım yazının bir işe yaradığını anlayayım.

Neticeten sahiden bırakılabiliyor.

İyi bırakmalar ve iyi ''yeni hayat''lar...






13 Aralık 2015 Pazar

Biz...

Sadece bir dünya yok. Onu gören ve algılayan beyin sayısı kadar dünya var ve bu da beyin sayısı kadar yorum anlamına geliyor.

Dolayısıyla bilgiyi yorumdan tamamen soyutlamak yerine ona yedirmek ve hayatımızın bir parçası yapmak gerektiğine inanıyoruz.

Bu platformda amacımız, hayatımızda yer alan, sırf yer aldığı için de parçamız haline gelen kişiler/konular/nesneler/zamanlar...vb hakkında kısa bilgiler vermek; ama bunu elden geldiğince kişisel, mümkün olduğunca blog tadında sunmak.

Okuyanına yararlı olup olmamasını çok da umursadığımız söylenemez; yararlanmasını bilen her platformdan bir şekilde yararlanır ne de olsa. Bu paylaşımdaki asıl amacımızın bol bol yazma, her konuda ahkam kesme ihtiyacımızı gidermek olduğunu baştan itiraf edelim.