‘’Nasıl kazanılır?’’dan ziyade,
‘’Nasıl kazanılmaz?’’ın yanıtını aramanın çok daha aydınlatıcı ve yol gösterici
olduğunu düşünüyorum, zira ciddi anlamda kazanan sayısının azlığı ve onların da
kazanma yöntemlerini paylaşma konusundaki –haklı- isteksizlikleri; paylaşsalar
bile bunu ucuza yapmamaları, bizim gibi
küçük yatırımcıları oldukça ucuz (bedava) tek sağlam yola; yani kaybedenleri
gözlemlemeye ve onların yaptıklarının tersini yapmaya itmektedir.
Borsanın hayatla olan benzerliği
dikkate alındığında (ki bu başka bir yazı konusudur), tıpkı hayat gibi
kazananından çok kaybedeni vardır ve bunlar her yerdedir. Hepimizin etrafında
‘’Hayat Kaybedeni’’ dediğimiz insanlardan fazlasıyla vardır ve bunların hayatta
nasıl kaybettiklerini gözlemlemek, akıllı insanlar için ufuk açıcı olmakta ve
hayatta başarılı olmalarını sağlamaktadır.
Hepimizin tanıdığı bir insan modeli:
Televizyonun karşısında ayaklarını uzatmış yatmaktadır. Ağzı muhtemelen yarı
açıktır ve ‘’son derece önemli’’ (ki bu insanın televizyonda izlediği her şey
bu kategoriye girer) bir şey izemektedir. Gözünü ekrandan ayırmadan, yüzünde
gözlerini ayırırsa dünya yıkılacak tarzı bir ifadeyle ‘’Bana su getirsene!’’
der.
Şimdi bu insanı tanıdınız değil mi?
Babamız, amcamız, kardeşimiz; çoğu zaman da bizatihi kendimiziz. Bu tipteki
insanın hayattaki ‘’başarısı’’ ona su
veren, yemeğini önüne koyan, gömleğini ütüleyen insan(lar)ın kısa süreliğine
evden gitmesiyle ölçülür. Yemek, çamaşır ve dahi su içmek bu insan için ciddi
bir mücadeledir ve giden kişi(ler) döndüğünde, moralman çökmüş bu hırpaninin yüzüne saç sakal karışımı bir rahatlama
gülümsemesi yayıldığını ve
dudaklarını o can alıcı cümlenin süzülmesi
için araladığını görür: ‘’Bana bir su
versene!’’ Televizyon ise hala açıktır.
Şimdi bu tablodan, akıllı insan, şu
basit Aristo mantığı silsilesini yürüterek bir ‘’başarı’’ tablosu çıkarabilir:
1) Benim yaşamsal önemdeki işlerimi birlikte yaşadığım insan(lar) görüyor. 2) O(nlar)
olmazsa aç kalırım, giyinemem; yani yaşayamam. 3) Dolayısıyla kendi işlerimi
kendim görmeyi öğrenmeliyim.
Bu basit mantık silsilesi akıllı insanı
harekete geçirir ve zincirleme bir reaksiyonu tetikler: Su içmek için mutfağa
gidilir, yemek tarifleri incelenip basitten zora doğru denemeler başlar,
çamaşır ve bulaşık işleri öğrenilir. Hatta bu yorucu işler için enerji
gerektiğinden spora başlanır… Bu mantık
tüm hayata sirayet ettirilir…
Başarının mottosu yakalanmıştır.
Bu kadar kalem oynattıktan sonra
borsada nasıl başarılı olunur’u yazmak lüzumsuz değil mi?
Balık ‘’istemek’’ değil; balık tutmayı
öğrenmek…
Borsada başarı budur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder